OECD birçok ülkede ruh hastalığı ya da rahatsızlıklarının ekonomilere, GSYH’larının yüzde 4’ünü aşan oranda maliyet getirdiğini bildirdi. Teşkilata üye ülkelerde ruh sağlığını koruma alanında yapılan çalışmaları inceleyen OECD’ye göre Türkiye, psikiyatr, bu branşa özgü yatak, sağlık kurumu ve hemşire açısından son sıralarda yer alıyor. OECD’nin konuya ilişkin şoke edici raporundaki ilginç saptamalardan biri de İsrail’in 100 bin kişiye düşen 132 “psikolog” ile bu alandaki sıralamada teşkilat birincisi olması. İkinci Avusturya’da 100 bin kişiye 80 psikolog düşüyor. Şiddetli ruh hastalığına yakalanan insanlar diğer insanlara göre 20 yıl az yaşıyor, iş bulmaları ise 6-7 kat daha zor.
-“HER İKİ İNSANDAN BİRİ…”-
OECD’nin üye ülkelerdeki ruh sağlığı politika ve uygulamalarını incelediği “Ruh Sağlığını Önemsenir Kılma” başlıklı raporunda, ruh sağlığını dikkate almamanın doğurduğu ekonomik sonuçlar incelendi. Buna göre her iki insandan birinin hayat boyunca kimi noktalarda, iş olanakları, ücret ve verimliliklerini etkileyecek şekilde, bazı ruh sağlığı-bozukluğu deneyimi yaşadığı tahmin ediliyor. Birçok OECD ülkesinde ruh sağlığı-hastalıklarının doğrudan ve dolaylı maliyeti GSYH’ların yüzde 4’ünü aşabiliyor.
-TÜRKİYE’NİN DURUMU-
Rapora göre Türkiye OECD ülkeleri arasında psikiyatrik tedavide 100 bin kişiye düşen 6 yatak ile Meksika’nın ardından sondan ikinci oldu. İlk sıradaki Japonya’da 100 bin kişiye 269, ikinci sıradaki Belçika’da 175 yatak düşüyor. OECD ortalaması 68 yatak.
Bazı OECD ülkelerinde 100 bin kişiye düşen devlete ait ruh sağlığı tedavi kuruluşu sayısı açısından ise Türkiye ele alınan 20 ülke arasında 0.01 hastane ile sonuncu oldu. İlk sıradaki İrlanda’da 100 bin kişiye 1.25, ikinci İsviçre’de 0.46 sağlık kuruluşu düşüyor. OECD ortalaması ise 100 bin kişiye 0.17 sağlık kuruluşu.
-PSİKİYATR SAYISINDA OECD’DE SONDAN İKİNCİYİZ-
Raporda 2000 ve 2011 yıllarında 100 bin kişiye düşen psikiyatr sıralaması da yer aldı. Türkiye 4 psikiyatr ile OECD’de sondan ikinci oldu. Sonuncu Meksika’da ise 100 bin kişiye 1 ruh hekimi düşüyor. Türkiye ve bu alandaki diğer geri ülkelerde 2000-2011 farkı konusunda veri yer almadı. Sıralamanın uzak ara birincisi İsviçre’de 2000 yılında 100 bin kişiye 26 psikiyatr düşüyordu, rakam 2011’de 45 oldu. İsviçre’deki sayı OECD ortalamasının üç, izleyen ülkeler İzlanda Fransa ve İsveç’in ise iki katı. Bu yüksek rakamların “arz” ya da “talep” fazlasından kaynaklandığı konusunda net veri olmadığı bildirildi. Teşkilat ortalaması 100 bin kişiye 16 psikiyatr olarak ölçüldü. Türkiye’de psikiyatrların birinci basamak kapsamında “part time” çalıştığı da kaydedildi.
Psikiyatrların tüm doktorların yüzde 2.3’ünü oluşturduğu Türkiye, bu sıralamada da sondan ikinci oldu. İsviçre’de psikiyatrlar tüm doktorların yüzde 11.8’ini oluştururken bu ülkeyi yüzde 7’li rakamlarla Lüksemburg, Hollanda, İngiltere izliyor. OECD ortalaması ise yüzde 4.8.
-HEMŞİREDE SONUNCUYUZ-
Ruh sağlığı branşındaki hemşire sayısı açısından ise Türkiye bu kez Meksika’ya da geçilerek OECD sonuncusu oldu. Bu branşta Meksika’da 100 bin kişiye 3, Türkiye’de 2 hemşire düşüyor. OECD ortalaması 50 hemşire olurken, ilk sıradaki Hollanda’da sayı 132 oldu.
-100 BİN KİŞİYE 132 PSİKOLOG DÜŞEN İSRAİL OECD BİRİNCİSİ-
Raporda “psikologların” durumu da ele alındı. 100 bin kişiye düşen 2 psikologla Türkiye yine teşkilat sıralamasında Kore, Belçika ve Meksika’dan iyi ancak alt sıralarda. 100 bin kişiye 132 psikologla İsrail OECD birincisi olurken, Avusturya 80 psikologla ikinci oldu. Teşkilat ortalaması ise 26 psikolog.
-PSİKİYATRLARDA BEYİN GÖÇÜ MÜ VAR?-
Türkiye’de kamuoyunun önemini henüz kavrayamadığı psikiyatri alanındaki yetişmiş insan gücü yurt dışında da görev alıyor. Raporda, “İsviçre’de ülke kökenli olmayan psikiyatrların yarısı Almanya ve Avusturya’da geliyor. Diğerleri ise İtalya ve Frankofon Afrika ülkeleri yanında Balkan ülkeleri Türkiye’den geliyorlar” denildi.
-“HASTA”LARIN YARISI TEDAVİ OLMUYOR-
Raporda şu saptamalar yer aldı:
“1998 yılında Dünya Aklı Sağlığı Anketi İnisiyatifi’nin ülkeler arası araştırmasına göre herhangi bir ruhsal bozukluğun (disorder) yaygınlık oranı yüzde 12.2 (Türkiye) ile yüzde 48.6 (ABD) arasında değişiyor.
-Hükümetlerin, birçok ülkede öncelik verilmeyen ve yetersiz kaynak ayrılan ruh sağlığı koruma ve tedavi çabalarını iyileştirmeye yönelik çabalarını hızlandırmaları gerekiyor.
-Rapor ruh sağlığı ve bozukluklarının sosyal ve ekonomik maliyetlerinin yüksek olduğunu ve yükselmeye devam ettiğini gösteriyor.
-Şiddetli ruhsal bozukluklarına sahip kişiler genel nüfusa göre 20 yıl erken ölüyor. Bu hastalıklardan muzdarip insanların işsiz kalma olasılıkları da diğer insanlara göre altı ya da yedi kat fazla.
-Rapora göre, ruh hastalıkları-sağlığı tüm ülkelerde yetersiz tedavi ediliyor. Ruhsal bozukluktan muzdarip insanların üçte biri ile yarısı arasındaki bir orandakiler tedavi olmuyor.
-Güvenilir veri bulunmaması sorunun bir parçası. Ülkeler ruh sağlığı hizmetlerinin ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığını, olumlu sonuç alıp almadıklarını anlamaya çalışıyor.
-Çalışan nüfusun yüzde 15’inin herhangi bir anda etkilendiği depresyon ve anksiyete gibi hafif orta ruh bozuklukları en yaygın olanlar. Bu hastalıklar aynı zamanda yetersiz biçimde tedavi ediliyor, genel olarak depresyonlu kişilerin yüzde 56.3’ü uygun tedaviyi almıyor. Bu bozuklukların OECD ülkelerinde verimlilik düşüşüne, hastalık kaynaklı devamsızlıklara, maluliyete ve işsizliğe önemli katkısı bulunuyor.
-Birinci basamak sağlık hizmetlerine daha fazla yatırım, hafif-orta şiddetli ruhsal bozuklukların tedavisinde maliyet açısından uygun yollardan biri olabilir. OECD ülkelerinin çoğunda birinci basamak uygulayıcılarının tanı ve tedaviyi etkin yerine getirmeleri için kaynak, zaman ve uzmanlık yetersizliği bulunuyor.
Bir yanıt yazın